

Değerli Şalpazarı Ses Gazete Okuyucularımız sizler her zaman ekip arkadaşlarımız ile doğru tarafsız haberler aktarmak için yoğun saha çalışmalarımızı yürütüyoruz. Biliyorsunuz Yurdumuz genelinde her yıl artan yaşam şartlarında tarım ve hayvancılık yapanlarda ciddi azalmalar yaşanırken artık dışa bağımlı bir hale gelmeye başladık. Son günlerde Bölgemiz ve Şalpazarı İlçemiz ile taşralar dahil olmak üzere Fındık üreticisinin büyük bir sorun ile karşı karşıya kaldığını fark ediyoruz.
Şalpazarı İlçe girişinde 11 bin nüfus bandını gösteriyor. İlçemizde 21 700 dönüm Fındık bahçesinde 4000’e yakın fındık çiftçisi üretim yapıyor. Fındık sezonu bitti imkanı olan bir yıl sonrası için fındık bahçesinde budama ve benzeri çalışmalara başladı. Ancak İlçemiz de yeterli sayıda Fındık Bahçesinde buda yapabilecek sertifikalı eğitimli budayıcı bulunmuyor. Gelişi güzel korsan olarak günü birlik ekmek parasını çıkarmak için çalışmalar devam ediyor. Şalpazarı genelinde Fındık bahçesinde budama yapan vatandaşların bir fındık ocağı dahi olmayan sertifikasız budayıcılardan geçilmiyor.
Sahil bandından başlayarak çoğalan Kokarca Fındık bahçesi ve sebzeleri tehdit etmeye başladı. Ancak fındık bahçesindeki fındıklarını gurbetten gelip toplayanlar gurbete döndü, İlçede kalanlar da bilinçsiz kişilere budama yaptırmaya devam ediyorlar. Ocaklarda fındık dallarını kemiren dalkıran ve kokarca için ilaçlama yapılması gerekiyor. Ancak bu tehlikeyi kimse fark etmiyor. Bu ben sen ya da o ile ilaçlamayla olacak bir iş değil. ‘’yarım’’ litre kokarca ilacının fiyatı 1200 lira o da şimdi. Bu ilaç kendiliğinden bahçeye vurulmuyor. Bu ilacı vurmak için eleman para, motorcu para, su taşımak para ha birde bu ilacı ben vurdum diyorum. Benim dört bir yanımdaki kokarca ilaçlaması yapmayan vatandaşların cezasını ben neden çekeyim. Devletimiz bu ilaçlamayı kendisi yapsın bir ekip mi kuruyor, uçak mı kiralıyor dronmu uçuruyor. Bu vatandaşlarımızın bireysel çalışmalarıyla olacak bir iş olmadığını düşünüyorum.
.Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Celal Tuncer, kahverengi kokarcadan dolayı fındıkta yüzde 30 ile 40 arasında kayıp yaşandığını açıkladı. Önümüzdeki yıllarda popülasyonun daha da artacağını belirterek, bu zararlı ile samuray arısı ile birlikte kimyasal mücadelenin de yapılması gerektiğini söyledi. Aksi halde bu zararlının çoğalmasının önüne geçilemeyeceğine işaret etti.
Zararlı, 2017 yılında Türkiye’de görülmeye başlandı. 300’ün üzerinde ürüne zarar veriyor. Özellikle bölgemizde fındığa en büyük zarar ondan geliyor. Yıl 2024 olmuş. Görüldüğünden buyana aradan 7 sene geçmiş. Zararlı, inanılmayacak derecede çoğalmış. 2023 yılından itibaren de bu zararlı ile mücadeleye başlanmış.
Fındık Türkiye’nin en büyük ihraç ürünü ve gelir kapısı. İnanılmaz derecede çoğalan bu zararlı ile üreticinin mücadele etmesi mümkün değildir. Eğer iş üreticiye bırakılırsa fındığın sonu gelmiş demektir.
Üreticilerin yüzde 70’nin gurbette olduğu köylerimizde haneler boş. Diğer yüzde 30’nun yüzde doksanında da yaşlı tarımla uğraşacak gücü olmayan insanlar. Bunların bu zararlı ile mücadele etmesi mümkün değil.
Gurbetteki insanlarımızda yılda bir kez sadece fındık toplamaya geliyor. Kurutup satıp işinin başına dönüyor. Şimdi bu zararlı ile mücadele nasıl olacak. Mücadele yöntemlerini konferanslarla anlatmanın fazla bir faydası yok. 25 bin nüfuslu bir ilçede konferansı dinlemeye 10-15 kişi geliyor. Onlarında yüzde 90’nı dinleyip gidiyor. Yapacağı bir şey yok. Yüzde 10’luk bir kısım ile kokarca ile mücadele etmek imkânsızdır. Bu şekilde onun çoğalmasına yetişme şansınız yoktur.
Bu nedenlerden dolayı iş devlete düşüyor. Devlet vatandaşa sormadan tüm sahil kesiminden başlayıp iç kesime doğru, fındık en son nerde sona eriyorsa oraya kadar kendisi ilaçlama yapması gerekir. Ben yapamam üretici yapsın derse, çok yakında fındık işi biter.
Fındık sattığımız dış ülkeler kokarca zararlısından dolayı fındıktaki acılığı fark ederse, bizden fındık alımını durdurur. Bu seferde 130 TL civarında olan fındık, 40-45 liraya düşer. Bu da fındığın sonu geldi anlamına gelir. Devlet mücadele etmezse fındığın geleceğinin böyle olabileceğini düşünüyoruz. Bizden tüm bölge milletvekillerine hatırlatması. Bu işe sahip çıkmaları ve mutlaka devletli bu işin içine sokmaları gerekir. Böyle büyük bir mücadeleyi ancak devlet verebilir. Bu iş vatandaşın işi değil.