Trabzon’un 18 İlçesinden birisi olan il merkezine uzaklığı 70 KM de kurulu olan Şalpazarı İlçesinin yetmişli yıllara kadar Ağasar Vadisi tarım, hayvancılık, dokuma, ev tekstili, iç dış giyim olmak üzere yerel dinamikleriyle kendine yeter bir kapalı ekonomiye sahipti. Öyle ki yöreye kısmen bez, kumaş, tuz, gaz yağı ve ev yapım malzemeleri dışında neredeyse yöreye dışardan ürün girmiyordu. Bugün genç kuşaklar bu yazdıklarımı abartılı bulabilirler. Ancak bir zamanlar yöre evlerinde “Tevek Dokuma” dediğimiz dokuma tezgâhları bulunuyordu. Bu tezgâhlarda kenevirden iç giyimde kullanılan keten bez dokunabiliyordu. Bu dokuma bezlerden “göynek” dediğimiz giysi dikilip kullanılıyordu. Diğer taraftan yörede küçükbaş hayvancılığın olması da yün ve yünlü mamullerin üretimini desteklemekteydi. Başta yatak, yorgan, kilim olmak üzere ev tekstilinde kendi ihtiyacını karşılamasının yanı sıra yünlü dış giysiler de örülebiliyordu. Gerek büyük baş gerekse de küçükbaş hayvancılığın yaygın olması et ve süt mamulleri yönünden de yöreyi kendine yeterli kılmıştı.
Doğal Yolla Boya Çeşitleri Yapılıyordu
Aile büyüklerimizin büyüklerinden öğrendiklerini genç kızlarımıza ve genç delikanlılara bazı ağaç kabuklarını kazıyarak oluşturdukları boyaları bazen evlerimizde bulunan ateşteki is ve benzerinden elde edilen renkler. Her evde koyun keçi gibi hayvanlardan elde edilen yünler türlü türlü yollardan geçerek kazak, şal gibi ürüneler yapılabiliyordu
Diğer taraftan buğday ve mısır tarımında da güçlü olması ezcümle yöreyi diğer komşu ilçelerden farklı kılmıştı. Meyve de bol olduğu için özellikle pekmez yapımı yaygındı. Pekmezin yanı sıra arıcılığın da yaygın olması ile doğal şeker ve tatlandırma ihtiyacını karşılıyordu. Yörenin meşhur tatlısı “bişi” ve “mısır unu helvasında” asla şeker kullanılmadığını sadece pekmez kullanıldığını bugün ki kuşaklar pek bilmemektedir.
Bugün hala “Yayla şenliği” olarak adlandırdığımız kutlamalar da bu yerel üretimle ilişkiliydi. “Otçular haftası” denmesi şenliklerin ekonomik yönü hakkında da yeterli fikir vermektedir. Burada yıl boyunca üretim içinde olan yöre insanı ekin tarlalarını otlarından arındırıp ürün vermeye hazır hale getirdikten sonra hayvancılık için önden yaylaya gidenlerle yaylada bir araya gelip bir kaç hafta bunu muhtelif obalarda kutlamaya dönüştürüyordu. Ağustos ayında da önce kışa hazırlık için çayırların biçilmesi daha sonra da Eylül gibi mısır hasadı için yine hane üyelerinin bir kısmı köye dönüyor ve bu üretim periyodu kaldığı yerden devam ediyordu. Yayla göçleri de Eylül ortalarından sonra önce güzleklere daha sonra da Ekim & Kasım gibi köylere intikal ediyordu. Aileler kendi içinde olduğu gibi kendi aralarında da sürekli bir iş bölümü içinde idi. ‘’Devamı Haftaya 2. Bölümde görüşmek üzere