

Nereden Geldik Nereye Gidiyoruz; Siz değerli okuyucularımızın hepsinin yaşamı boyunca geçmiş oldukları evrenlerden bazılarını kalemlerimize dökerek bu kış gününde siz değerli okuyucularımızın anılarının canlanmasını sağlayacağımızı umut ettik.
Siz Değerli Okuyucularımızın Anıları Olsun
Yurdumuz Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının gayretiyle Düşman İşgalinden temizlenerek güzel günlerimizin gelmesi sağlanmış.
Yurdumuz yeni yapılanmalarla bazı sorunlarında üstesinden gelmeyi başarmış. Bazı olumsuzluklar olsa da her geçen gün artan nüfusumuz zamanla büyümüş gelişmiş ve akabinden bu günlerdeki teknolojie ulaşmış.
Bu yazının kaleme alındığı yıları hatırlayacak olursak ben 1965 doğumluyum ve 1970 yılından itibaren yaşamım bir filim şerdi gibi zaman tünelinde yolculuk yapmamı sağlıyor.
O zamanlar sadece Şalpazarı İlçesine stabilize yol bulunuyordu İlçe Merkezinde Elektrik vardı, İlçeye bağlı o zamanın diliminde 24 Köy, 6 mahalle bulunuyordu bu mahallerden merkezin olduğu yer haricinde diğer yerlerde elektrik yoktu.
Şalpazarı İlçesine bağlı olan Akçiriş Mahallesine o zamanın adıyla Akçiriş Köyüne ilk Elektrik (1978) bu köye geldi.
Haberleşmeye Radyo Var, İmkan Yok Almaya
Benim Dünyaya merhaba dediğim yıllarda Yukarıda yazı başlığında belirtildiği gibi o yıllarda Başkent de bulunan Radyo dalgalarının yurdun her yerine yeteri kadar bilgi aktarımında bulanabilme imkanı yoktu.
Tabi şimdiki dokunmatik Radyo aramayınız Alım gücü olanlar tarafından temin edilen Radyo büyüklüğü Sandık Şeklinde büyük bir kutu ve o şartlara göre yurt genelindeki haberler bu şekilde ulaştırılmaya çalışılırdı Devlet Radyosu tarafından.
Ağaçlara Fincan Takarak Yayın Alınırdı.
Çocukluk yıllarımızda Aile Büyüğümüz Babaannemiz Merhum Nazire Özcan tarafından (1970) yıllarının başları tarihi tam hatırlamam mümkün olmayabilir. Radyo ile tanıştık o tarihlerde aydınlatma bulunmadığından Köyümüzde İlçe Merkezinden alınan Pillerin takılmasıyla çalışan Radyo dedikleri kutunun dalgasını sağa sola çevirerek oynar bir istasyon bulmaya çalışırdık.
Her Evin Önünde Bir Çıtrık Bulunurdu
Mahalle de bulunan büyüklerden duyumlar çerçevesinde o zamanlar her evin önünde bulunan Karaağaç olarak adlandırılan (Çıtrık) ağacına takılan tırnaklı dişleri bulunan fincandan radyo ya bağlanan tel ile anten uygulaması yapılır böylece haberleşme sağlanmaya çalışılırdı. O zaman hayat daha güzeldi diye düşünmeden yapamıyor insan teknoloji geliştikçe Aile bağları kopmalara başladı.
Teyp İle Tanıştık
Buradan gurbete giden değişik ülkelerde çalışan her vatandaş Almanya da çalıştığı söylenirdi. Yine gurbette bulunan bir yakınından biz torunları için sadece (5) tane orta pil ile çalışan bir teyp istedi ancak teyp geldi çalışması için o zamanlarda Pikaplar bulunduğu dönemlerde teyp bir anda büyük bir icadı ancak çalışması için bir yakınız vasıtasıyla temin ettiğimiz Bant ile çalıştırdık bir Bant Kasetiyle yıllarca idare ettik bunları neden anlatıyorsun diye düşünebilirsiniz haklısınız bizler nereden gelip nereye doğru yol aldığımızı, bizden sonra gelenlerin de nerelere ulaşabileceğini belirtmek istedim.
TV Yeni İcad Oldu, Kimse Tanımıyor
Devlet televizyonu Ankara da (14.08.1966) kuruldu ancak Yurt geneline yaygınlaşması zaman aldı, biraz bir yapılanma çalışmasının ardından deneme yayını yapmak için TRT tarafından (31.01.1968) Ankara Televizyonu olarak denem yayınına başladı. 1972 Yılından itibaren artık Radyo’dan sonra Televizyon denen yine masaların üzerine yerleşen kutulardan adamlar gözükmesi sağlanmıştı tabi bu anında yurt geneline yaygınlaşması olmadı.
Ben Tv İle (1978) Yılında Tanıştım
TRT tarafından yürütülen Tv yayınları artık İl merkezine gurbete gidenler tarafından anlatılarak kulaktan kulağa yayılmaya başladı bizde bu acaba nasıl bir şey diye Kardeşim Hasan ile düşünüyorduk. Aile Büyüğümüz Merhum Babamız Yusuf Özcan Trabzon da bir işte çalışıyordu . Ben her İlk okul öğrencisi gibi Akçiriş Köyündeki İlköğretimin 5. Sınıfından sonra Trabzon Cumhuriyet Ortaokuluna kaydımın yapılamasıyla Aile büyüğümüz Merhum Babamız Yusuf Özcan ile bir yakınımızın evine misafirliğe gitmemizle tanıştık Televizyon denen alet ile.
İlk Tv (1982) Yılında Aldık
Hiç unutmam mümkün olmaz o günü şartlarında Şalpazarı Beşikdüzü Karayolu toprak ve stabilize bir yol olarak ulaşım sağlanıyordu, Aile büyüklerimiz tarafından Siyah Beyaz bir televizyon satın alındı televizyonun çalışması için Elektrik da düzensizlik olduğu için yanında yükseltici, Regülatör güç kaynağı karasal anten bunlar tedarik edildi ve eve getirmeye çalışıldı bazen yüke vuruldu bazen elde taşındı çok ağır olduğundan şimdiki tv’ler gibi koltuk altına alınıp gidilenler değildir.
Tabi kara kutu televizyonu eve getirdik ancak çalıştır bakalım çalıştırabilirsen çalışmasını sağlayacak görüntüyü alacak sinyal ağaç yapraklarından görmüyor vericileri (100) metre kablo aldım ve önce evden yukarıya çıktım olmadı görüntü yok.
Daha sonra evin önünde evin önünde bulunan kablonun uzandığı kadar yüksek bir kargen diye tabir edilen koca ağaca gündüz akşama kadar bağda bahçede çalış akşam olunca tv izleme için yeterli derecede yayın sinyali olmayan bölgeden yayınları izleyebilmek için o tehlikeli ağaca bu son bu son diye kar yağmur. Güneş her gece kaç defa çıktığımı hatırlamazdım teknoloji bizi nerden nereye getirdi.
1987 Yılında İlk Özel Televizyon Yayını Başladı
Türkiye’nin ilk özel televizyonu olan ‘’MAGİC BOX’’STAR 1 yayına hayatına başladı aynı yıl bir savaşı canlı olarak ekranlardan izleme imkanı yaşattılar seyircilerine ve aynı grup daha sonra ‘’TELE ON’’ diye ikinci özel televizyon yayın hayatına başlayarak artık özel televizyonların yanı sıra özel radyolarda yayın yapmaya başladı bene o yıllarda ekmek parası kazandığımım 1986 yılından itibaren bu oluşumların içerisinde yer alıyordum.
İstanbul Medyasında Yazılarım yayınlanıyordu
Bulunmuş olduğum İstanbul’un doğa harikası bir yeşil ilçesi olan Beykoz’da Medyayla iç içe olan değerli dostlarımla olan dostluklarım sonunda bazın yayın organlarına yazdığım yazılar ses getirmeye başlayınca artık ismimizi duyan değerli büyük dostlarımız bazı tv dizilerinde küçük roller almamızı sağladılar. O zamanlar bunların yapılmasını sağlamak o kadar kolay olmuyordu.
Telefon Manyotolu ve sadece PTT istasyonlarında var.
Mektup yazmak en keyif verici şey, hele de sevgilin olup yazabilirsen. Belki yazarsın da nasıl ulaştıracaksın. El alemin kızına mektubu açıktan nasıl yazarsın. Yıllar geçiyor, zaman zaman önce elektrik her bölgeye geç’te olsa ulaşıyor. Telefonlar her eve bağlanıyor ama hala PTT aracılığıyla bağlatabiliyorsun.
Çevirmeli Telefon Kodları Yaygınlaşıyor
Sonra biraz daha çok para verebilirsen PTT aracılığıyla 09 telefonlar daha çabuk bağlatılabiliyor. Derken uzun zaman sonra büyük bataryalı mobil araç telefonları icat ediliyor Bu arada mesaj vericileri de kısa bir müddet revaçta oluyor Mobil Araç telefonları büyük bataryalarla elde de taşınıp kullanılabiliyor.
Artık ERİCSON Marka Cep Telefonları Görünmeye Başlıyor.
Bu cep telefonları markaları arttığı gibi, hem küçülüyorlar, hem de işlevleri çeşitleniyor. Bir kaç yıl sonra AKILLI TELEFONLAR, fotoğraf çeken, video çeken telefonlar herkesin elinde görünmeye başlıyor.
Artık telefonların işlevleri o kadar çoğalıyor ki; İNTERNET icat ediliyor ve telefonlardan internete bağlanabiliyorsunuz
Sosyal Medya Yaşamın Her Alanında Yerini Alıyor
Günümüz şartlarına doğru ilerlemeye başlıyoruz 2000 bin’!li yıllar başlıyor milenyum yılına giriyoruz ardından 2018 yılına doğru ilerledik artık her şeyi elimizde bulunan kibrit kutusu büyüklüğündeki cep telefonunda yapıyor yaşam kolaylaşıyor ancak kolaylaşan yaşam ailer arasındaki iletişimin kopmasını bu kopmaların ilerleyen zamanlarda bazı sorunlarında yaşanmasını neden olmaya başlıyor yine de yaşamın her alanında kullandığımız teknoloji güzel ancak düzenli ve imkanlar çerçevesinde kullanılırsa.Tabii TWETTER ve FACEBOOK icad ediliyor, herkes haberleşmeyi, fotoğraf göndermeyi, haber alış verişini bundan takip ediyor.
Buna da SOSYAL MEDYA deniyor.
Hayat kolaylaşıyor derken, aslında hayatı zorlaştırıyoruz. Kendimize ve ailemize ayıracağımız hiç zamanımız kalmıyor Güzel haberleri buradan alırken, rahatsız edici kimseleri buradan tanıyorsunuz. İyilik yapıp insanları dinleyeyim derken, size içini dökmenin ötesine geçip nasıl yararlanacaklarının hesaplarını yapıyorlar.
Sosyal Medya Bazı Kötülükleri de Tetikliyor
Bir çok genç, bir çok insan taciz edildiğini söylüyor, mahkemeye başvuranlar giderek artıyor. Halbuki ne masumane dostluklar başladı derken, birde bakıyorsunuz ki bir ejderha ile karşı karşıyasınız.
Bir çok insan sosyal medyadaki hesaplarını kapatmak zorunda kalıyor.
Herkesin şunu bilmesi lazım ki; Her kuşun eti yenmez.. Yeneceğini zannedenler de yanılıyor.
Şöyle Geri Dön Kendine Bir Bak
Biz insanoğlu olarak hiçbir zaman şükrümüzü bilemiyoruz düşünüp de kendine nasıl hitap edilmesini istiyorsan karşımızdakine de öyle hitap etmeliyiz uygun hareket edersek, hiç bir zaman sorun olmaz ve sorun yaratmayız. Ama bunu toplum olarak tam beceremiyoruz.
Galiba bazı şeyler biraz fazla geliyor bize.
Ben bile ayda (10/15) hesabı spamlamak, arkadaşım olmaktan çıkarmak zorunda kalıyorum. Halbuki medeni şekilde takip edebilmeliyiz.. olmuyor.Sosyal medyada bana arkadaşlık isteğinde bulunanlara şöyle bir uygulama yaptım aynı anda 150 kişiye arkadaş ve 10 gruba üye olmayanı arkadaş olarak onaylamıyorum.
Her Okuyucumuzun Kendine Göre Bir Anısı Vardır.
TRABZON; Şalpazarı İlçesine bağlı bulunan 30 mahallemizin her mahallesinde bir birinden güzel tarih kokan köprülerimiz, değirmenlerimiz, çeşmelerimiz, doğa harikası yaylalarımız da birbirimizle yaptığımız hoş sohbetler, köy odalarımızda büyüklerimizin anlatıkları uzun askerlik anıları, ninelerimizin anlatıkları yaşanmış olayları daha nicesine bizler dinlemeyi çok isterdik ancak günümüzün vaz geçilmez teknoloji bunları bizlerden uzaklaştırdı.
İşte bu sevgili dostlarım, Anlamalıyız
Her yeniliği kötü amaçlarla kullanmak alışkanlık haline gelivermiş insanlarımızda.. Bir hatırlatıvereyim istedim ve nerelerden nerelere geldiğimizi biraz yazayım istedim İyi geceler dileklerimle, mutluluklar dilerim, bilmeden de olsa dilimizin döndüğünce bir şeyler karaladık bu sayfamıza sürçü lisan ettiğimiz varsa af ola.
FOTOĞRAF;İNTERNET’TEN