reklam
reklam
SON DAKİKA
hava
Google News

Vefat Eden Eski Başkan Mehmet Can’ın Hiçbir Yerde Olmayan Yaşam Hikayesi

Son Güncelleme :

20 Ekim 2024 - 11:57

/ 542 kez okundu.
reklam
Vefat Eden Eski Başkan Mehmet Can’ın Hiçbir Yerde Olmayan Yaşam Hikayesi
reklam

Beşikdüzü eski Belediye Başkanı; Memur çocuğu olarak, Zonguldak’ta 5 yaşına kadar varlık içinde yaşayıp, babasının ani ölümü üzerine taşındıkları Beşikdüzü’nde yoksulluk içinde geçen yıllar…
Beşikdüzü eski Belediye Başkanı Mehmet Can, “Duygularımı anlatmaya kelimeler yetmez. Konu baba ve anne olunca, bütün göz-yaşlarım dökülmek için öyle çağlıyorlar ki; zor tutuyorum kendimi. Nedense geçmişi hatırladığımda gözlerim yaşarır, kalbim hüzünlenir. Üzerime yalnızlık duygusu çöker” ifadelerini kullanırken gözlerinden yaşlar süzülüverdi. Fakirlikle birlikte acımasız geçen çocukluk yıllarından başlayarak, eğitim hayatı, astsubaylık ve son olarak Beşikdüzü Belediye Başkanlığı dönemlerinde fırtınalı geçen bir hayatın gerçek yüzünü okuyacaksınız.

Babam 9 yaşında iken gemi ile Zonguldak’a kaçtı; Beşikdüzü Nefsişarlı Mahallesindenim ama babamın memuriyeti dolayısıyla 1942 yılında Zonguldak’ta doğdum. Açlık ve sefaletin hüküm sürdüğü yıllarda babam, dokuz yaşında okuma yazması olmadan Be¬şikdüzü’nden gemi ile kaçarak Zonguldak’a gitti. Birçok işyerinde çırak olarak çalıştı; İlkokulu, 15 yaşında dışarıdan bitirdi. Daha sonra Devlet Demiryollarının açtığı sınavı kazanarak memur olarak çalışmaya başla¬dı. Okumayı çok istiyordu, 18 yaşında ortaokulu da dışarıdan bitirdikten sonra annemle evleniyor. Önce ablam daha sonra ben dünyaya geliyo¬rum. Babamın memurluk hayatı devam ederken, Devlet Demiryolları’nın Eskişehir’de açtığı Meslek Lisesine gidip okulu başarı ile bitiriyor. Bundan sonra Devlet Demiryollarında şef olarak çalışmaya başladı.

 

Üç amcamın soyadları farklı oldu; Babam, Zonguldak’ta çalışırken soyadı kanunu çıkmıştı. Arkadaşları babama, “Kadir soyadını al” dediler. Bunun üzerine babam da nüfus dairesine gidiyor. Karşısındaki memur babama, “Yavrucuğum ne istiyorsun” diye sorunca, babam da gülerek, “Soyadımı değiştirmek istiyorum” dedi. “Seni ben cana yakın bir çocuk gördüm, senin soyadın Can olsun” deyince, soyadımız Can oldu. Bu arada büyük amcam Ankara’ya çalışmak için gittiği için o da orada soyadını Dalgıç olarak değiştirdi. Küçük amcamın soyadı Zeytin kalınca üç kardeşin de soyadları farklı olmuş oldu.

 

Beş yaşında babamı kaybettim; Babamın devlet memuru olması dolayısıyla Devlet Demiryolları lojmanında oturuyorduk. Çocukluğum çok iyi geçiyordu. Bir gün evde iken annem yüksek sesle bağırdı. Koşarak yan odaya gittim, babam yer-de yatıyordu, annem başında ağlıyordu. Babamı önce Çankırı’ya sonra da Ankara’ya sevk ettiler. Maalesef babam 33 yaşında hayatını kaybetti. Babam öldüğünde ben beş yaşındaydım. Annem, ablam ve ben bir sene daha Zonguldak’ta kaldık. Öyle bir duruma düştük ki, hiç kimsesiz kal-dık. Bir dilim ekmek alacak paramız yoktu. Babamın 12 yıl üç ay memur¬luk hayatı olduğu için tüm beklentimiz emekli maaşını almaktı. Sonradan öğrendik ki, o dönemde 15 yıl çalışmadan emekli olunamıyor. Annem Trabzon Beşikdüzü’ne gitme kararı aldı. Zonguldak’tan gemiye binerek beş günde Vakfıkebir ilçesine geldik. Oradan yaya olarak Beşikdüzü’ne geçtik. Evimiz harabe, araziler bakımsız ormana dönüşmüştü. Annem, etraftan yapılan yardımlarla inek alarak beslemeye başladı. Onlardan ürettiği yağ, yoğurt ve peyniri satarak hayatımızı sürdürmeye çalıştık.

Benim ilkokul çağım gelmemişti. İnek bekliyordum, Tavuklarımız vardı, onlara yem veriyordum. Diğer tüm işlerde anneme yardım ediyordum. İlkokula Nefsişarlı mahallesinde başladım. İlk üç sınıfı burada bitirdikten sonra, dört ve beşinci sınıfları Beşikdüzü Merkez ilkokulunda okudum.

Aç, susuz ortaokulu bitirdim; Sahilde sadece Vakfıkebir ve Görele’de ortaokul bulunuyordu. O dönemlerde Beşikdüzü bir kasabaydı. Ama neredeyse hiçbir yerde olmayan büyük bir nimet olan Köy Enstitüsü Okulu bulunduğu için ortaokul da açılmıştı. Büyük ekonomik sorunlar içinde aç ve susuz olarak ortaokulu Beşikdüzü’nde bitirdim. Beşikdüzü’nü tanıtan Köy Enstitüsüdür. Allah getirenlerden razı olsun. Ölenleri rahmetle anıyorum. Kuruluşundan ve topluma kazandırdıklarından dolayı ben ve benim gibi yüzlerce öğrenci okuma şanslarını yakalayarak eğitim gördük. Bu şekilde okuyarak hayatımızı ve geleceğimizi kurtardık.

 

Jandarma Astsubay okulunu kazandım; İlkokul ve ortaokul dönemlerinde ayağımda lastik ayakkabılarla ama çok kere çorapsız okula gittiğim olmuştu. Ekonomik zorluklardan dolayı liseyi okuma şansım yoktu ama imkânlarımızı zorlayarak Rize Meslek Lisesi’ne gittim. Orada bir yıl okuduktan sonra maalesef büyük maddi sorunlarla karşılaştım. Etrafımdan yardım talep ettim ama kar-şılığını bulamayınca okulu bırakmak zorunda kaldım. Bir süre sonra ortaokuldan beraber mezun olduğumuz 12 arkadaşla birlikte 1958 yı-lında Ankara Anıttepe Jandarma Astsubay Okulu sınavlarına girdim ve başarılı oldum. Üç yıllık bir eğitim aldıktan sonra Jandarma Astsubayı olarak göreve başladım.

 

Heyecanlı geçen Astsubaylığımın ilk yılları; Herkese gidecekleri yer için kura çektirdiler, bana çektirmediler. Okul komutanı Memduh Tağmaç’tı, yardımcısı ise Akçaabatlı idi. Kendisine sordum, “Komutanım ben niye kura çekmedim” diye. “Sen Baş-bakanlık Muhafız Kıtasına gideceksin” dedi. O dönemde Başbakanlık koruması Jandarmaya bağlıydı. Ben orada ne yapacağım, herkesin eline bakarak büyüdüm. Bu kadar önemli bir görevi nasıl yürüteceğim, sosyal bir çevrede büyümedim, diye sürekli düşünmeye başladım. Mehil iznimi kullandıktan sonra Komutanım, “Merasim Birliğini al, bunları çalıştır, Ankara’da 30 Ağustos kutlamalarında merasim kıtası olarak bölüğünü çıkartacaksın” dedi. O zaman subay ve astsubay sayışı çok azdı. Gece gündüz, gayretlerle çalışarak 1961 yılında Jandarma Genel Komutanlığı olarak Ankara’daki bütün birliklerin içinde birinci olduk. Muhafız Bölüğü komutanı bütün kıtayı topladı, beni yanına çağırdı elini omuzuma attı. “Bunu görüyor musunuz, bize çok şeyler kazandırdı. Kendisine huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Şimdi bilmediği bir haberi açıklamak istiyorum. Mehmet, Başbakanlık koruma bölüğüne gidecek” dedi. Ben şok oldum, inanılmaz sevindim. 300 lira maaş alıyordum, 450 liraya çıkacaktı. Milli Birlik Komitesinde göreve başladım. 3 ay sonra İsmet İnönü Başbakan olmuştu. 52 saat koridorda esas duruşta beklediğimi biliyorum. İsmet İnönü’nün asker olmasından çekiniyordum. Ben, sivil olarak 23 ay rahmetli İsmet İnönü ile görev yaptım.

 

İsmet İnönü ile yaşadığım ilginç diyalog;  İsmet İnönü ile Sivas’ın bir ilçesine gelmiştik. Onun arabası önde, benim bulunduğum araba hemen arkasındaydı. Şoför ile birlikte üç tane asker vardı. Özel Kalem Müdürü beni çağırdı, “Sen İnönü’nün bulunduğu arabanın ön koltuğuna otur” dedi. Şaşardım, çok heyecanlandım. Mehmet Can, olarak başbakanın arabasına binerek beraber seyahat etmeye başladık. Beklenmeyen ve görülmemiş bir olay. Beni arabaya almadan önce İnönü her şeyimi öğrenmişti. Giderken bana sordu, “Trabzon’da parti ne âlemdedir” dedi. Ben de, “Şahsı itibarınız aşk zirvesinde ama partinin itibarini bilmem” dedim. İnönü, “O ne demek” deyince, “Affedersiniz Sayın Başbakanım. Ben size Trabzon’u tarif ediyorum ama kelime haznem yetmeyecek galiba” dedim. Gülerek elini omuzuma hafif vurarak, “Tamam oğlum” diyerek yolumuza devam ettik. Şimdi düşü¬nüyorum. Ben, Cumhuriyet Halk Partisi’ni, Başbakan’a yerdim. Acaba ondan sonraki yıllarda benim yaptığımı başkası yapsaydı, ertesi gün bu adam ne olurdu? İnönü, o sözlerimin üstüne beni daha fazla sevgi ile karşıladı.

 

Heyecan içinde geçen askerlik anılarım; Daha sonra Kütahya’nın Tavşanlı ilçesine tayinim çıktı. Orada iki yıl çalıştıktan sonra Erzurum’a yaşıma ve rütbeme uygun olmayan bir makama tayin edildim. Samimiyetimle söylüyorum; beni oraya nasıl verdiler hala anlamış değilim. Erzurum’da görev yaptığım üçüncü yılında bir yazı geldi. Hava Lisan Okuluna, Jandarma sınıfından subay, astsubay alınacaktır, diye. Beş kişinin arasında bir kişi alacaklardı, ben de bir dilekçe verdim; beni seçtiler. Gittim, 11 ay boyunca eğitim gördüm. Bitirmiş olmama rağmen lisan öğrenme kabiliyetim olmayınca çok zor geldi. Kursu 12 bin kelime ile bitirdim. Şu anda kafamda 120 kelime yok. Mezun olduğumda yedi yıllık astsubaydım. Sonra Tirebolu Jandarma Komutan vekilliğine tayin oldum. Ben de çok şaşırdım, ne yaşım ne de rütbem ona uygundu. Komutanım beni yanına çağırdı. “Tayinin nereye çıktı” dedi. Ben de, “Giresun Tirebolu” deyince. “Nasıl olur senin arkandan kim var böyle bir yere tayin edildin” dedi. “Komutanım arkamdan dayım yok, zaten yetim büyüdüm, kitap okumaktan başka hiçbir şeyi bilmiyorum” dedim. “Seni kutlarım” dedi. Tirebolu’ya gittim göreve başladım beş yıl dört ay İlçe Jandarma Komutanlığı yaptım. Oradan Giresun Espiye’ye tayin oldum. Bir süre çalıştıktan sonra ikinci şark hizmeti için Gümüşhane Torul’a tayin oldum. Burada, iki yıl çalıştıktan sonra Jandarma Genel Komutanlığı genel sekreterliğine özel kadro ile göreve başladım. Vakfıkebirli Tuğgeneral, genel sekreter olarak görev yapıyordu. Beni çağırdı, “Seni buraya aldık, ama ne yaptıracağız sana” dedi. Ben de, “Emriniz ne ise onu yaparım komutanım” dedim. “Sen şu odada otur, biz bir şube kuracağız, sen onu teşekkül ettireceksin” dedi. “Neymiş o şube komutanım,” dedim. “Askerler emri alır, yerine getirir, soru sormaz” dedi. “Affedersiniz komutanım” dedim. “Basın Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü vekilliğine atandın” diye cevap verdi. O konuda hiçbir bilgim yoktu. O zamanlar Ankara’da bulunan Basın Yayın Yüksekokulu’nda dışarıdan okuyordum. Komutan, “Senin gelecekteki mesleğindir, şimdiden bunu öğren” dedi. Ben o görevi alarak şubeyi kurdum. Her sabah tüm basını takip ederek komutana bilgi veriyordum; çok yorulmuştum. Yerime basın mezunu bir subay aramaya başlamıştım. Bir gün komutanıma, “Güvercinlikte Basın Yayın Okulundan mezun akademik kariyer yapan bir subay buldum, onu benim yerime alın” dedim. “Sen ne olacaksın” dedi. Ben de, “Askeriyenin üç bin 772 üyesi olan Jankom ismindeki kooperatifine başkan adayı olacağım” dedim. “Ya seçimi kaybedersen ne olacak” dedi. “Onu düşünmedim komutanım ”dedim.

Seçime girdim iki binin üstünde bir oy alarak kooperatif başkanlığına seçildim ve göreve başladım. Bir süre sonra Beşikdüzü’ne Belediye Başkanı olacağım diye hayaller kurmaya başladım. Emekli dilekçesini verdim, hemen arkasından 12 Eylül ihtilali oldu. Emekliliği durdurdular. Şube müdürlüğüne devam ettim. Bir süre sonra tekrar emekli dilekçesini verdim, 1981 yılında askeriyeden ayrılarak Beşikdüzü’ne geldim.

Beşikdüzü Belediye Başkanlığına seçilme sürecim; Beşikdüzü’nde ticarete başlayarak orman ürünleri satmaya başladım. Yaptığım ticaretten iyi para kazanıyordum. O dönemde belediye başkanlığı seçimleri yanaşmıştı. Zaten benim hayalimde belediye baş-kanı olmak vardı. Anavatan Partisinden aday oldum. Karşıma Gözaçan ailesinden çok güçlü bir aday çıktı. O dönemde 3 bin seçmenin bin 200 kişisi Gözaçan ailesi soyadı taşıyordu. Can soyadında eşimden başka kimse yoktu. Ben çalışmalara başladım. O arada etrafımdaki arkadaşlar, “Manisa’nın bir kasabasına gideceksin, orada beş dönemdir belediye başkanlığını kazanmış bir kişi var, ondan bilgiler öğreneceksin” dediler. Manisa’ya giderek başkanı buldum. Kendisi ile sohbet etmeye başladım.” Nereden geliyorsun” dedi. “Trabzon Beşikdüzü’nden” diye cevap verdim. “Gelin, gelin bak sana bir hemşeri getirdim” dedi. Gelini yanıma geldi. Beni görünce çok sevindi. Kendisi de Beşikdüzü’ndendi. ”Seni Allah gönderdi” dedi. Uzun süre başkanla görüştüm kendisinden birçok bilgi aldım. Hiç unutmuyorum, adam bana, “Herkesi teker teker ziyaret edeceksin, dul kadına akşam karardıktan sonra gitmeyeceksin dedikodu yaparlar” dedi. Onun fikirlerini alarak otobüsle Beşikdüzü’ne döndüm. Arkadaşlar, “Sinop’un Ayancık ilçesine bir başkan daha var, onun da fikirlerini git al dediler”. Ben de gittim düşüncelerini aldım. Beşikdüzü’ne dönerek çalışmalara başladım. Bana oy vermeyecek kişilerin de içinde bulunduğu 3 bin seçmenin hepsini tek tek ziyaret ederek oy istedim. 24 Mart 1984 yılında yapılan seçimde 57 oy farkla Beşikdüzü Belediye Başkanlığına seçildim.

 

Beşikdüzü’ne dört yıldızlı otel kazandırdım; Beşikdüzü, geliri olmayan çok geri kalmış bir yerdi. İlk iş olarak Manisa’dan getirdiğim ve Türkiye’de ilk defa üretilen parke taşlarını ana caddelere döşettim. Bir taraftan hizmetlerimiz devam ederken, ilçe olma gayretlerine düştük. Turgut Özal, Başbakan yardımcısı iken kendisini birkaç kez ziyaret etmiştim. Sonra parti kurdu ve Başbakan oldu. Beşikdüzü’ne gelince bana ismimle, “Mehmet Can yanıma gelir misin?” dedi. Kendisinden sürekli taleplerim olmuştu. Beşikdüzü’nde Belediye’ye ait bir otel inşaatımız vardı. Yüzde 12’si yapılmıştı. Bütçemiz müsait olmamasına rağmen oteli kısa süre içinde bitirdim. O dönemde Turizm Bakanı Mesut Yılmaz’dı. Kendisinden 120 milyonluk kredi talep ettim, 80 milyon verince, “Sayın Bakanım bu para ile burayı bitiremem” dedim. Kendisi istediğim parayı vererek dört yıldızlı oteli tamamladım. O dönemde dört yıldızlı otel Karadeniz’de yoktu, Rize’de ise bir otel inşaatına yeni başlanmıştı.

Beşikdüzü’nün ilçe olma süreci; Bir gün Ankara’ya Büyük Millet Meclisinde Turgut Özal ile görüşmeye gitmiştim. Mecliste bir toplantıdaydı. Bir süre dışarıda bekledikten sonra, Turgut Özal, Yıldırım Akbulut ile karşıdan geliyorlardı. Beni görünce ismimle yanına çağırdı, “Mehmet hayrola” dedi. “Efendim bana para dediniz ama ben sizden Beşikdüzü ile Şalpazarı’nı ilçe yapma¬nızı istiyorum” dedim. “Mehmet sen çok cüretkârsın, Şalpazarı’nın ilçe olmasını neden istiyorsun” dedi. “Sayın Başbakanım bizden 27 kilomet¬re uzakta. Oradan da 50 kilometre uzaklıkta köyü var. Oralardan gele¬cek vatandaş aynı gün geri gidemeyecek, nerede yatacak?” dedim. “Bana bakar mısın? Ben seçimde Vakfıkebir Hacıköy’den gelirken, ikindi ezanı okunuyordu. Beşikdüzü’ne geldiğimde ezan bitmemişti. Bu kadar kısa mesafeden ilçe olur mu? Orası çok yakındır” dedi. “Sayın Başbakanım, ben coğrafi nedenlerden dolayı yöremizin sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan büyümesi için ilçe olmayı istiyorum” deyince, Özal, Yıldırım Bey’e dönerek, “Bu Mehmet buraya öğrenci olarak gelmiş, bu sınıfta iki¬miz de öğretmeniz. Öğretmen, dersine çalışan öğrenciye sınıf geçirir. Beşikdüzü’nü ve Şalpazarı’nı hazırladığımız ilçeler listesine alalım” dedi. Sevincimden öyle bir havaya sıçradım ki, neredeyse kafamı tavana vu¬racaktım. Özal, “Sadede gel, yavaş ol,” dedi. Beşikdüzü ve Şalpazarı 4 Temmuz 1987 tarih ve 19505 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 3992 sayılı kanunla müstakil ilçe hüviyetini kazandı. İnanın coğrafi neden¬lerden dolayı ben de ilçe olacağımızı inanmamıştım. Bir mucizeyi daha gerçekleştirmiş olduk.
Beşikdüzü’nün ilçe olmasını on gün, on gece davul, zurna ve Kemençe eşliğinde horonlarla kutladık. İnanılmaz silahlar atıldı. Emniyet Müdür Yardımcısı yanıma geldi. “Bu kadar silah atılıyor niye müdaha¬le etmiyorsun” dedi. “Müdür bey, şu anda karşımızda mermi atan kişi Emniyet Genel Müdür yardımcısı. Siz gidin ona bir şey söyleyin. Ben bunlara silah atmayın desem de beni dinlemezler” dedim. Hiç sesini çıkarmadan yanımdan kalktı gitti.

 

ÖENMLİ AÇIKLAMA

Çok değerli ”Şalpazarı Ses Gazete”  okuyucularımız şu ana kadar hiç bir yerde okuma fırsatı bulamadığınız  bu eseri  Trabzon Çaykara İlçesine bağlı Gazeteci Yazar  Kemal Çuman  değerli meslektaşım tarafından ‘’HAYKIRIŞLAR’’ adlı Cumhuriyetimizin 100.yılında okurlarıyla buluşan eseri çalışmasıyla okuyucuların hizmetine sunmuştu.

 

Bu eşsiz eseri hazırlayan meslektaşımı arayarak Mehmet Can Başkanın hayatını kaybettiğini belirttim. Yazar Kemal Çuman imzalı kitabındaki esrin hiçbir yerde yazılı olarak yayınlanmamış bölümünü sizler için kendisiyle irtibata geçerek yayınlıyoruz.

Bu sabah itibariyle 20 Ekim 2024 tarihinde Beşikdüzü eski Belediye başkanlarımızdan 1984-1989 yılları arasında Belediye Başkanlığı yapan  Mehmet Can tedavi gördüğü Fatih Devlet Hastanesinde sabah saatlerinde yaşıma mücadelesini kaybetti. Merhumun cenaze merasimi 21 Ekim 2024 Pazartesi günü Beşikdüzü İlçesine bağlı Nefsişarlı mahallesi Cami avlusunda öğle namazına müteakip yapılacak törenin ardından aynı yerde bulunan aile kabristanlığında ebediyete uğurlanacak.

Yazar Gazeteci Kemal Çuman’a gösterdiği hassasiyetten dolayı teşekkür ederiz ‘’Şalpazarı Ses Gazete’’ ailesi adına.

reklam

YORUM ALANI

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

× Bizimle iletişime geçin